Uzun yıllar Vogue’a katkıda bulunan bir editör ve güzellik uzmanı olan Shirley Lord, 15 Haziran’daki vefatının ardından Leonard Lauder ile olan dostluğunu yad ediyor. Leonard ve sevimli eşi Evelyn ile ilk kez onlarca yıl önce Londra’daki evinde tanışmıştı—tam yılı hatırlamıyor ama o sıralar British Harper’s Bazaar’ın güzellik direktörü ve Evening Standard’da köşe yazarı olarak kariyerinin henüz başlarında olduğunu biliyor. O zamanlar, bir gün Amerika’ya taşınıp Vogue’un güzellik direktörü olacağını ve ABD vatandaşı olacağını hayal bile edemezdi.

O akşam, küçük oğulları odaya dalıp atıştırmalıkları devirerek şakalaşmaya başladıklarında Leonard’ın yüzünde bir gülümseme belirdi. "Tıpkı bizim evdeki çocuklar gibi," diyerek sıcak bir tavırla koltuğa yerleşti. Onun için aile her şey demekti—anne babası Joe ve Estée Lauder’a olan bağlılığı da buna dahildi. Joe ve Estée ayrılmış olsa da, Joe, küçük Leonard’ın hastalandığını duyunca eve geri dönmüş ve bir daha ayrılmamıştı.

Çok az kişi, Leonard’ın annesiyle baştan beri bir anlaşması olduğunu biliyordu: şirketin tam kontrolü onda olacak, Estée Lauder markasını o inşa ederken annesi markanın yüzü olacaktı. Bir keresinde Shirley’e, iş kararlarını yalnızca kendisinin verdiğini—tartışmaya bile izin olmadığını—söylemişti. Satın alma ile hediye verme, tatil temalı ambalajlar ve mevsimsel makyaj koleksiyonları gibi onun yenilikçi pazarlama stratejileri, bugün sektör standardı haline gelmiştir.

Shirley bir öğle yemeğinde masumane bir ürün fikrini Estée ile paylaştığında, Leonard telaşla arayıp, "Lütfen anneme fikir verme! Yıllık bütçemizi mahvedebilir," demişti. Sonradan öğrendiğine göre, her ürünün maliyetine fabrikanın elektrik faturası bile dahildi. Estée ile yakınlaşmış olsa da, bir daha asla ona bir ürün önerisinde bulunmaya cesaret edemedi.

Yıllar boyunca Leonard ara sıra Vogue’u ziyaret eder, yalnızca güzellik ekibiyle değil, tüm çalışanlarla samimi bir şekilde sohbet eder ve onların işleyişine dair meraklı sorular sorardı. Herkesin hemfikir olduğu gibi, ulaşılabilir ve nüktedan doğası, onu kendi patronları—ya da en azından bir arkadaşları—olarak görmelerini sağlardı.